Çocuklarda Otizm Spektrum Bozukluğu

“Çocuğum neden ismine bakmıyor?” “Neden göz teması kurmaktan kaçınıyor?” “Arkadaşlarıyla oynamak yerine neden hep tek başına ve oyuncakları sıraya diziyor?” “Konuşması gecikti, acaba normal mi?”

Bu sorular, pek çok ebeveynin zihnini meşgul eden, derin bir kaygının ilk fısıltıları olabilir. Bir çocuğun gelişimini izlemek, mucizevi olduğu kadar endişe verici bir süreçtir. Çocuğunuzun akranlarından farklı davrandığını fark ettiğinizde, aklınıza gelen ilk terimlerden biri “otizm” olabilir.

Popüler kültürde sıkça yanlış anlaşılan, hakkında pek çok mit bulunan otizm, bir “hastalık” veya “kusur” değildir. Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), beynin bilgiyi işleme ve dünyaya tepki verme biçimindeki nörogelişimsel bir farklılıktır. Bu, bir “arızalı işletim sistemi” değil, “farklı bir işletim sistemi” demektir.

Otizmli bir birey dünyayı sizden ve benden farklı duyar, farklı görür ve farklı hisseder. Bu farklılık, sosyal etkileşimde ve iletişimde zorluklara, aynı zamanda sınırlı ve tekrarlayıcı davranışlara yol açar.

Bu makalede, otizmle ilgili önyargıları ve korkuları bir kenara bırakıp, bu karmaşık ve benzersiz durumu bilimsel verilerle anlamaya çalışacağız. Ebeveynler için hazırlanan bu rehberde, otizmin ne olduğunu, en belirgin “kırmızı bayrakların” neler olduğunu, tanı sürecinin nasıl işlediğini ve bir çocuğun potansiyeline ulaşmasındaki en güçlü anahtar olan erken müdahalenin neden hayati önem taşıdığını detaylıca inceleyeceğiz.


1. Otizm “Spektrum” Bozukluğu Nedir? (Neden Spektrum Denir?)

Otizmi anlamanın ilk adımı, “spektrum” (Türkçede “tayf”) kelimesini doğru kavramaktır.

Pek çok kişi otizmi, “hafif otizm”den “ağır otizme” uzanan tek bir düz çizgi gibi düşünür. Bu, en yaygın ve en tehlikeli yanılgıdır. Spektrum bir çizgi değil, farklı renklerin ve tonların bir arada bulunduğu bir renk paletidir.

Bir birey, bu paletin farklı alanlarında farklı zorluklar ve farklı güçlükler sergileyebilir.

Örneğin:

  • Bir otizmli çocuk dâhi seviyesinde matematik becerisine sahip olabilir ama ayakkabısını bağlamakta zorlanabilir.

  • Bir başkası akıcı bir dille konuşabilir (eski tanıyla Asperger Sendromu) ancak göz teması kuramaz veya bir şakayı anlayamaz.

  • Bir diğeri hiç konuşmayabilir (non-verbal) ama karmaşık yapbozları hayranlık verici bir hızla tamamlayabilir.

Bu yüzden “Bütün otizmliler böyledir” diye başlayan her cümle yanlıştır. “Bir otizmli birey gördüyseniz, sadece bir otizmli birey görmüşsünüzdür.”

Modern psikiyatri (DSM-5 tanı kılavuzu), tüm bu alt türleri (Asperger, Atipik Otizm, Çocukluk Otizmi vb.) tek bir çatı altında toplamıştır: Otizm Spektrum Bozukluğu. Tanı konulurken artık “tipi” değil, bireyin “ne kadar desteğe ihtiyaç duyduğu” (Seviye 1, Seviye 2, Seviye 3) belirtilir.


2. Erken Belirtiler: Ebeveynler İçin “Kırmızı Bayraklar”

Otizm belirtileri genellikle yaşamın ilk üç yılında, hatta bazen 12-18 aylıkken bile fark edilebilir. Ebeveynler genellikle “bir şeylerin yolunda gitmediği” hissine kapılırlar. Sezgilerinize güvenin.

Bilimsel olarak otizm, iki ana alanda kendini gösteren zorluklar bütünüdür: A) Sosyal iletişim ve etkileşimde zorluklar. B) Sınırlı/tekrarlayıcı davranışlar, ilgiler ve duyusal hassasiyetler.

Bu iki alanın günlük hayattaki yansımaları, yani ebeveynlerin fark edebileceği “kırmızı bayraklar” şunlardır:

A) Sosyal İletişim ve Etkileşim Zorlukları

1. Göz Teması Kurmama veya Sınırlı Kurma: Bu, belki de en sık fark edilen belirtidir. Otizmli bebekler, ebeveynlerinin yüzüne bakmaktan kaçınabilir. Büyüdükçe, konuşurken gözlerini kaçırabilir veya birinin doğrudan gözlerine bakmak onlara fiziksel bir rahatsızlık verebilir.

2. İsme Tepki Vermeme: Genellikle 6-10 aylık bebekler isimleriyle seslenildiğinde döner bakarlar. Otizm spektrumundaki bir çocuk, ismiyle defalarca seslenilmesine rağmen tepki vermeyebilir. Ebeveynler bu durumu sıklıkla “Acaba işitme sorunu mu var?” diye yorumlar, ancak çocuk genellikle ilgisini çeken bir reklam müziğini veya bir çikolata paketinin hışırtısını uzaktan duyabilir. Sorun işitmede değil, sosyal uyarana (kendi ismi) öncelik vermemektedir.

3. “İşaret Etme” Becerisinin Olmaması (Ortak Dikkat): Bu, tanıda en kritik belirtilerden biridir.

  • İsteklerini İşaret Etmez: 12-15 aylık bir çocuk, istediği bir şeyi (su, oyuncak) parmağıyla göstermek yerine, genellikle ebeveynin elini çekiştirerek istediği şeyin üzerine koyar.

  • İlgisini Paylaşmak İçin İşaret Etmez: Daha da önemlisi, gördüğü ilginç bir şeyi (uçak, kedi) size göstermek için işaret edip, sonra dönüp sizin de bakıp bakmadığınızı kontrol etmez. Bu “ortak dikkat” becerisi, sosyal gelişimin temelidir ve otizmde genellikle eksiktir.

4. Akran İlgisizliği: Çocuğunuz parkta diğer çocukların arasına karışmak yerine tek başına oynamayı tercih edebilir. Diğer çocuklar koşup oynarken, o bir kenarda toprağı eşeleyebilir veya tekerlekleri çevirebilir. Akranlarıyla oyun oynasa bile, bu genellikle işbirlikçi bir oyun (örn: evcilik) değil, paralel bir oyundur (onların yanında kendi kendine oynama).

5. Konuşma Gecikmesi veya Dilin Sıra Dışı Kullanımı:

  • Bazı otizmli çocuklar 16-24 aylıkken hala anlamlı tek bir kelime söylemeyebilir (konuşma gecikmesi).

  • Bazı çocuklar ise konuşmaya başlar ancak bu konuşma mekanik veya sıra dışıdır.

  • Ekolali (Yankı Konuşma): Söylediğiniz şeyi (örn: “Su mu istiyorsun?”) anlamsızca tekrar edebilir (“Su mu istiyorsun?”).

  • Zamirlieri Ters Kullanma: “Ben” yerine “Sen” diyebilir (örn: Su isterken “Sen su istiyorsun” demesi).

  • Monoton (Prosodi) Konuşma: Duygudan yoksun, robotik veya bir şarkı mırıldanır gibi (melodik) bir ses tonuyla konuşabilirler.

6. Duygusal Karşılıklılıkta Zorlanma: Ebeveynin gülümsemesine gülümsemeyle karşılık vermeyebilir. Siz üzgün olduğunuzda bunu fark etmeyebilir veya acı çektiğinizde (örn: elinizi yaktığınızda) garip bir tepki verebilir (örn: gülebilir). Bu “vicdansızlık” değil, sosyal ipuçlarını okuyamama durumudur.

B) Sınırlı, Tekrarlayıcı Davranışlar ve Duyusal Hassasiyetler

1. Stereotipik Hareketler (Stimming – Kendini Uyarma): Çocuğun kendini sakinleştirmek veya düzenlemek için yaptığı ritmik hareketlerdir.

  • Ellerini çırpma (özellikle heyecanlandığında veya strese girdiğinde).

  • Parmak uçlarında yürüme.

  • Kendi etrafında veya nesnelerin etrafında dönme.

  • Öne arkaya sallanma.

  • Gözlerini kapatıp açma, ışıklara farklı açılardan bakma.

2. Aynılıkta Israr ve Rutinlere Aşırı Bağlılık: Otizmli çocuklar için dünya kaotik ve öngörülemez bir yerdir. Bu kaosla başa çıkmak için katı rutinler geliştirirler.

  • Her gün okula aynı yoldan gitmekte ısrar etme (farklı bir yol denenirse kriz geçirme).

  • Her gün aynı kıyafeti giymek isteme.

  • Mobilyaların yerinin değiştirilmesine aşırı tepki verme.

  • Oyuncaklarını veya nesneleri milimetrik olarak sıraya dizme.

3. Sınırlı ve Yoğun İlgi Alanları: Akranlarının ilgilenmediği konulara (örn: çamaşır makinelerinin markaları, alfabeler, tren tarifeleri, dinozor türleri) aşırı ve yoğun bir ilgi duyabilirler. Bu konu hakkında saatlerce konuşabilirler ama sohbetin akışına uyum sağlayamazlar.

4. Duyusal Hassasiyetler (En Önemli Alanlardan Biri): Otizmli bireylerin duyusal filtreleri farklı çalışır.

  • Aşırı Hassasiyet (Hipersensitif):

    • İşitme: Elektrik süpürgesi, blender, sifon sesi gibi normal sesler onlara fiziksel acı verebilir; kulaklarını kapatırlar.

    • Dokunma: Kıyafet etiketleri, belirli kumaşlar (kot pantolon), kirlenmek (kum, parmak boyası) onlara dayanılmaz gelebilir.

    • Tat/Koku: Çok seçici yeme davranışı gösterirler. Sadece belirli dokudaki (genellikle pütürsüz veya aşırı çıtır) ve renkteki (genellikle bej/sarı) yiyecekleri kabul ederler.

  • Az Hassasiyet (Hiposensitif):

    • Acıya veya sıcağa/soğuğa karşı duyarsız görünebilirler (düştüğünde ağlamaz).

    • Sürekli olarak güçlü duyusal girdi ararlar (dönmek, zıplamak, nesneleri ağzına almak, insanlara çarpmak).


3. Otizmin Nedenleri: Ebeveynlik Bir Neden Değildir!

“Ben nerede hata yaptım?” “Acaba ben mi otizme neden oldum?” Bu, tanı sürecindeki her ebeveynin kendine sorduğu acı verici bir sorudur.

Cevabı net ve kesindir: SİZİNLE HİÇBİR İLGİSİ YOK.

Otizmin nedenleri hala tam olarak çözülememiş olsa da, bilimin bize gösterdiği en net gerçekler şunlardır:

1. Güçlü Genetik Yatkınlık: Otizmin bilinen en güçlü nedeni genetiktir. Bir çocuğunuz otizmli ise, bir sonraki çocuğunuzun da otizmli olma riski genel popülasyona göre daha yüksektir. Bu, ebeveynlerden geçen “tek bir otizm geni” olduğu anlamına gelmez. Muhtemelen yüzlerce genin karmaşık bir kombinasyonu ve etkileşimi rol oynamaktadır.

2. Nörobiyolojik Farklılıklar: Otizmli bireylerin beyin yapısı ve beyin bölgeleri arasındaki bağlantı (sinaptik ağlar) farklılıklar gösterir.

En Büyük Mit Yıkımları: Neler Otizme Neden OLMAZ?

Bu bölüm, ebeveynlerin suçluluk duygusundan kurtulması ve tehlikeli yollara sapmaması için hayati önem taşır:

  • AŞILAR: Bilimsel dünyada bu tartışma tamamen kapanmıştır. Aşıların (özellikle KKK aşısı) otizme neden olduğu iddiası, 1998 yılında yayınlanan, sonradan tamamen sahtekârlık olduğu kanıtlanan ve yayından kaldırılan tek bir makaleye dayanıyordu. Bu makaleyi yayınlayan doktorun (Andrew Wakefield) tıp lisansı elinden alınmıştır. Yapılan MİLYONLARCA çocuk üzerinde yapılan yüzlerce çalışma, aşılar ile otizm arasında hiçbir bağ olmadığını defalarca kanıtlamıştır. Çocuğunuzu aşılatmamak, onu otizmden korumaz, ancak ölümcül hastalıklara karşı savunmasız bırakır.

  • “BUZDOLABI ANNE” TEORİSİ: 1950’lerin bu karanlık ve acımasız teorisi, otizme “çocuğuna yeterince sevgi göstermeyen, soğuk annelerin” neden olduğunu iddia ediyordu. Bu teori tamamen çürütülmüştür ve modern psikiyatride yeri yoktur. Sizin ebeveynlik tarzınız, sevginiz veya ilginiz otizme neden olamaz.

  • Ekran Maruziyeti: Çok fazla televizyon veya tablet izlemek otizme neden olmaz. Ancak, zaten otizm yatkınlığı olan bir çocukta belirtilerin (içe kapanma, sosyal etkileşimden kaçınma) daha da kötüleşmesine ve konuşma gecikmesine zemin hazırlayabilir.


4. Tanı Süreci: Şüphelendiğimde Ne Yapmalıyım?

Eğer yukarıdaki kırmızı bayraklardan bazılarını (hepsinin olması gerekmez) çocuğunuzda yoğun bir şekilde gözlemliyorsanız, kural basittir: “Bekle ve gör” DEMEYİN. Harekete geçin.

“Erkek çocuk geç konuşur,” “Dayısı da böyleydi, düzeldi,” “Babası da asosyaldi” gibi iyi niyetli ancak tehlikeli telkinler, çocuğunuzun en değerli zamanını kaybetmesine neden olabilir.

Adım Adım Tanı Yolu

  1. Kime Gidilmeli? Otizm tanısını koyabilecek tek yetkili uzman, Çocuk ve Ergen Psikiyatristidir. (Pedagoglar, psikologlar, dil terapistleri veya özel eğitim uzmanları şüphelenebilir ve sizi yönlendirebilir, ancak tıbbi tanıyı koyamazlar).

  2. Ne Zaman Gidilmeli? Şüphelendiğiniz an. Bugün 18 aylık bir bebekte bile otizm tanısı yüksek bir doğrulukla konulabilmektedir.

  3. Değerlendirme Nasıl Yapılır? Otizmin bir kan tahlili, beyin filmi (MR/BT) veya fiziksel bir testi yoktur. Tanı, tamamen detaylı ebeveyn görüşmesi ve klinik gözleme dayanır. 4* Ebeveyn Görüşmesi (ADI-R gibi): Doktor size çocuğunuzun gelişimi, oyun becerileri, sosyal ilişkileri ve tekrarlayıcı davranışları hakkında (ilk fark ettiğiniz andan bugüne kadar) çok detaylı sorular soracaktır.

    • Klinik Gözlem (ADOS-2 gibi): Doktor, çocuğunuzla oyun oynayarak, ona belirli sosyal senaryolar sunarak (örn: oyuncak paylaşma, “mış gibi” yapma) onun sosyal tepkilerini, iletişim kurma çabasını ve oyun becerilerini değerlendirir.

    • Diğer Testler: Doktor, otizmi taklit edebilecek başka durumları (işitme kaybı, genetik sendromlar, ağır vitamin eksiklikleri) dışlamak için işitme testi veya bazı kan tahlilleri isteyebilir.


5. Müdahale: Tedavisi Yok, Eğitimi Var

Otizm bir hastalık olmadığı için, “iyileştiren” bir hap veya “tedavi eden” bir ameliyat yoktur. Otizm ömür boyu süren bir farklılıktır.

Ancak bu, çaresiz olduğunuz anlamına gelmez.

Amaç, otizmi “yok etmek” değil, otizmin getirdiği zorlukları (iletişim kuramama, öfke nöbetleri) en aza indirmek ve çocuğun sosyal yaşama uyum sağlaması için ona beceriler öğretmektir.

Burada sihirli kelime: Erken, Yoğun ve Bilimsel Temelli Eğitim.

Beynin en esnek (plastisite) olduğu 0-5 yaş arası dönem “altın yıllardır”. Bu dönemde başlayan yoğun eğitim, çocuğun beyin bağlantılarını yeniden şekillendirerek gelişiminde muazzam bir fark yaratır.

Bilimsel Olarak Kanıtlanmış Yöntemler

  1. Uygulamalı Davranış Analizi (ABA – UDA): Günümüzde otizm eğitiminin temel taşı olarak kabul edilen, bilimsel etkinliği en yüksek yöntemdir. ABA, “otizmli çocuklara robot gibi davranmak” değildir. ABA, basitçe, karmaşık bir beceriyi (örn: “göz teması kurmak”) en küçük parçalarına (1 saniye bak, 3 saniye bak) ayırıp, her doğru davranışı olumlu pekiştirmeyle (sevdiği bir oyuncak, aferin, alkış) öğreten sistematik bir bilimdir.

  2. Konuşma ve Dil Terapisi: Sadece kelimeleri çıkarmak için değil, aynı zamanda iletişimin sosyal yönünü (sıra alma, sohbet başlatma) öğretmek için de gereklidir. Konuşamayan (non-verbal) çocuklar için resimli kartlar (PECS) veya teknolojik cihazlar (Alternatif ve Destekleyici İletişim) kullanılır.

  3. Ergoterapi (Duyu Bütünleme Terapisi): Özellikle duyusal hassasiyetleri (sesten rahatsız olma, dokunulmaktan kaçınma) olan çocuklar için kritik öneme sahiptir. Terapist, çocuğun sinir sistemini “regüle etmesine” (sakinleştirmesine), örneğin sallanma ihtiyacını bir salıncakta güvenle karşılamasına yardımcı olur.

  4. Oyun ve İlişki Temelli Terapiler (Floortime vb.): ABA’ya ek olarak, ebeveyn ile çocuk arasındaki duygusal bağı güçlendirmeyi ve çocuğun liderliğinde oyunu sosyal bir etkileşime dönüştürmeyi hedefler.

Tehlikeli Yollar: Nelerden Kaçınmalı?

Çaresizlik, ebeveynleri “mucize tedavi” vaatlerine itebilir. Lütfen dikkatli olun:

  • Kanıtlanmamış Diyetler: (Glutensiz/Kazeinsiz diyetler, ağır metal diyetleri). Eğer çocuğunuzun bir gıda alerjisi veya çölyak hastalığı tıbbi olarak saptanmadıysa, bu katı diyetlerin otizme iyi geldiğine dair güçlü bir bilimsel kanıt yoktur ve çocuğunuzu besin eksikliğine sokabilir.

  • Şelasyon (Ağır Metal Temizleme): Son derece tehlikeli, tıbbi olarak gereksiz ve ölümcül yan etkileri olabilen sahte bir tedavidir.

  • Nöro-feedback, Hiperbarik Oksijen vb.: Bilimsel etkinliği kanıtlanmamış, maliyetli yöntemlerdir.


Ebeveynlere Son Söz

Çocuğunuza otizm tanısı konulması, bir yolculuğun bittiği değil, farklı bir yolculuğun başladığı andır. Bu yolculukta yas tutmanız, öfkelenmeniz, korkmanız ve yorulmanız çok normal.

Unutmayın:

  1. Bu Sizin Suçunuz Değil: Asla olmadı, asla olmayacak.

  2. Çocuğunuz “Kayıp” Değil: O hala sizin çocuğunuz. Sadece dünyaya farklı bir pencereden bakıyor ve sizin ona o pencereden bakmayı öğrenmenize ihtiyacı var.

  3. Kendi Oksijen Maskeniz: Bir ebeveyn olarak önce siz iyi olmalısınız. Kendinize iyi bakın, destek alın. Tükenmiş bir ebeveynin çocuğuna faydası dokunamaz.

  4. Güçlü Yönlerini Görün: Otizm sadece zorluklardan ibaret değildir. Otizmli bireyler genellikle inanılmaz dürüst, yargılamayan, detaylara odaklanan, sadık ve tutkulu insanlardır.

Çocuğunuzun “normal” olmasını istemekten vazgeçip, onun en iyi “kendisi” olmasına yardımcı olmaya odaklandığınızda, spektrumun içindeki o eşsiz rengin ne kadar parlak olduğunu göreceksiniz. Bilime güvenin, çocuğunuza inanın ve en önemlisi, erken müdahaleye hemen başlayın.

Kaynak : https://psikiyatrirehberi.com.tr/otizm-spektrum-bozuklugu

Çocuk ve Ergen Psikiyatri Yazarı (Aİ) Makale Yazarı

Önemli: Makale yapay zekâ teknolojisi kullanılarak hazırlanmıştır. Bilgiler genel amaçlıdır, özel durumlar için bir uzmana danışılması gerekmektedir.

Not: İçerik yapay zekâ tarafından hazırlanmış ve editöryal kontrol sağlanmıştır. Sağlıkla ilgili konularda uzman desteği önemlidir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın